20 Mayıs 2015 Çarşamba

Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Araç kullanırken telefonla konuşmayın, hayatı susturmayın!
Çünkü Trafik Hayattır!



Hayatımızın en önemli unsuru haline gelen trafik güvenliği konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen ve örnek uygulamalar geliştiren Trafik Hayattır platformu iletişim faaliyetlerine ara vermeden devam ediyor. Toplumsal sorumluluk alanı içerisinde trafik güvenliğine öncelikli olarak önem veren Doğuş Otomotiv, Trafik Hayattır ile trafikte saygı kültürünü yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Trafik güvenliği konusunda Türkiye’nin en istikrarlı kurumsal sorumluluk markası haline gelen Trafik Hayattır platformu 10 yılı aşkın süredir, çeşitli bilinçlendirme projelerini başarıyla yürütüyor.



Trafik güvenliğini ve yaya güvenliğini sağlamada en önemli unsurlardan cep telefonu kullanımına, farklı projeleriyle dikkat çeken Trafik Hayattır platformu, yeni bir animasyon yaparak ‘araba kullanırken cep telefonu ile konuşmanın’ dikkat dağınıklığına sebep olduğunu vurguluyor.

Cep telefonu kullanımı her geçen gün artıyor. Buna paralel olarak şehir içi kazalarında da artış söz konusu. Cep telefonu ile konuşmanın reaksiyonları %80 azalttığı gerçeğini göz önüne alırsak Trafik Hayattır bu konuya eğilerek doğru bir strateji uyguluyor.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

Ziiill Daann Doonnn

Arayı çok açmadan tekrar geri döndüm ve bu sefer bir önceki yazımı yazmaya başlamamın asıl sebebi olan ama o sebebe gram değinmediğim şeyleri şimdi yazıciim ..
Çok önemli şeyler ama gerçekten!!!
Cembek günlerini nasıl geçiriyor? :P :D

Evlenmeden önce esnaf lokantamızda yemeklerde babama yardım edip bulaşıkları yıkar geri kalan zamanımızın çok büyük bir vaktinde Kore dizileri Amerikan dizileri ve Hint filmleri izleyerek, ve Kpop dinleyip onu bunu araştırıp takip edip stalkerlık ediyordum :D 

Evlendikten sonra Büyük bir kısmını evde pinekleyerek geçiriyorum ki aslında sıkıcı olmasına rağmen, kalabalık mekanlarda bulunmaktansa evde saf gibi oradan oraya düşmeyi canım sıkıldıkça o koltuktan kalkıp diğer koltuğa geçmek benim için daha cazip geliyor :D 

Malum 7 ay kadar internetim yoktu, ben de televizyondan sadece bu tarz benim ve her gün gündüz vakti yayınlanan o hayat benim'in tekrarlarını izliyorudum. Bir dizi ancak bu kadar entrika ve şeytanlık dolu olabilirdi :D Ki normalde televzyon izleyen birisi değildim işte internetsizlik naparsın :P
Haa kitap okumuyor muydum? Tabii okuyordum ama aynı zamanda okumuyordum. Daha doğrusu okuyamıyordum çünkü kısacık bir kısır sürece girmiştim. sadece 4-5 aycık :O XD Çalışkuşu

Neyse işte şimdi televizyondan takip ettiğim 3 tane dizim var. Şimdilik hepsi de güzel gidiyor.
Kara Ekmek, Aşk yeniden ve Diriliş Ertuğrul

Sonra bir ara artık evde otur otur darlandığımdan, bir uğraş olsun diye, Adem'in kuzeniyle ki kendisiyle baya baya anlaştık 'kanka' olduk^^  3 aylık bir spor serüvenine atıldım. internette dolanan karikatürer çok doğru, daha fit bir hal olacağını sanıyorsun ama aslında farkediyorsun ki 3 ayın sonunda hiç bir değişim yok :D 

Bir de hep çookk istediğim heveslendiğim ama gidip almak istediğimde çok pahalı gelip bıraktığım, 1000 parçalık puzzle yapıyorum. A101 sagolsun ara ara getiriyor 2 puzzle 15 liraya ama ondan önce ilk yaptığım tanıştığım puzzle eşimin çalıştığı yerden verdikleri puzzle oldu :P Ay ne anlattm be :P
uzun bir süre yaptığım üç puzzle da yemek masasının üstünde sergiye bıraktım ama artık bi yerden sonra bozmak zorunda kaldım :( Neyse gıcır bir tane daha ikili puzzle var yapılmayı bekleyen..

Bir de bir zamanlar uno'ya sarmıştık kalabalık olmasa bile sadece eşimle beraber oynuyorduk öyle ki artık 20 kart dağıtıp kartlar açık oynayıp oyuna farklı bir renk kazandırtmıştık :D falan derken bayaaa cılkını çıkarttıktan sonra sıkıldık haliyle. 
Şimdi de tavlaya sardık :D Tavla hakkında en ufak bilgim yoktu iyi bir öğrenci oldum ve artık eşimi üst üste yenmekle yetinmeyip mars bile ediyorum hihohayy :D Ama ilk zamanlar çok sinirleniyordum kazanamıyorum diye evde cinayet işleyecektim çok defa :D:D

Öyle işte bazen dayımlara bazen teyzeme bazen görümcegillere... komşuculuk oynuyoruz yani :D
Ziiillll Daaaannn Doonnnn.. 
Hoş Geldin Komşuuu
Eeee daa daaa nasılsın komşuuu 

Not: Apartmanda gidip geldiğim ya da konuştuğum bir komşum arkadaşım yok. alt katımda bir adet Yılan hikayesindeki Rambo Berk'in annesi var XD 

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar “Biz Mektup Yazardık” Sergisi’nde!

İş Sanat Kibele Galerisi’ndeki “Biz Mektup Yazardık” Sergisi geçmişi günümüze taşıyor.


Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım burda  yatıyor



İşte mürekkep bu dizelerdeki gibi damlar Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kaleminden… Sanatçı, 64 yıllık hayatına sığdırdığı sanat tutkusunu, aşklarını, sevinçlerini, hüzünlerini, dostluklarını çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Anadolu’nun naifliğiyle yakın dostu Nâzım Hikmet’e yazdığı bu dizelerdeki gibi aktarır kâğıda ve tuvallere… Onun şiirlerindeki ve tablolarındaki narlar, dutlar, ayvalar kimi zaman sevdiği kadına duyduğu özlemi kimi zamansa amansız bir kara sevdayı anlatır. Babasından Batı Edebiyatı’nı, annesinden Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı öğrenen sanatçı Anadolu’nun toprak damlı evlerinden, İstanbul’un martılarından, köpüren denizinden, Âşık Veysel’in sazından dem vurur…

Bedri Rahmi Eyüboğlu iç dünyasını tuvallere ve şiirlere aktarırken sanat, edebiyat, siyaset ve iş dünyasının önemli isimleriyle gerçekleştirdiği, yaşadığı döneme ışık tutacak mektuplaşmaları da tarih yolculuğundaki yerlerini alıyor.  Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayıp Paris’te süren eğitim hayatından, resim tutkusunun peşinden gittiği Anadolu’daki yurt gezilerine kadar sanatçının yaşamından birçok kesiti yansıtan mektuplar, “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile İş Sanat Kibele Galerisi’nde ilk kez gün yüzüne çıkıyor.

Sergi, hem sanatçının kaleme aldığı hem de kendisine gelen yüzlerce mektubun Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından uzun soluklu ve titiz bir çalışma ile kitaplaştırılmasına paralel olarak hayata geçiriliyor. Sanatçının gelini Hughette Eyüboğlu’nun hazırladığı, editörlüğünü Rûken Kızıler’in üstlendiği kitabın ve serginin tasarımı Emre Senan tarafından gerçekleştirildi.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Avrupa’da öğrenci olduğu günlerden Akademi’de öğretmen olduğu günlere pek çok anıyı barındıran mektuplar, orijinal olarak sahiplerinin kendi ifadeleriyle ve kendi imzalarıyla ziyaretçilere ulaşıyor. Sadece ressam ve şair olarak değil mozaik, seramik, vitray ve yazma sanatçısı, heykeltıraş, öğretmen ve yazar kimlikleriyle de sanatımıza kalıcı eserler bırakan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun pek çok isimle sürdürdüğü yazışmaları aynı zamanda sanatçılar arasındaki kuvvetli bağı da gözler önüne seriyor. Her biri tarihi belge niteliğindeki mektuplar; sanatçıların o dönemde yaşadığı ekonomik sıkıntılara dair fikir verirken, yaşanan zorlu koşullara rağmen gerçekleştirdikleri idealleri ile tarihe not düşürebilmeyi başarmış bu insanların umutlarını yitirmediklerini de en iyi şekilde ortaya koyuyor.

Sanatçının Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Adalet Cimcoz, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek, İbrahim Çallı, Andre Lhoté, Fahrünisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Cemal Tollu, Nurullah Berk ve Arif Kaptan ile mektuplaşmalarının her biri ziyaretçilerde ayrı bir tat bırakmayı vaat ediyor. İş dünyasının önde gelen isimleri Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı’nın mektupları da Eyüboğlu arşivinin önemli parçaları arasında yer alıyor.

Serginin bölümlerinden biri de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaşamını şekillendiren iki kadın, eşi ressam Eren Eyüboğlu ve büyük aşk yaşadığı, “Karadutum” dediği Mari Gerekmezyan ile mektuplaşmalarından oluşuyor. Eren Eyüboğlu, büyük aşk yaşadığı Karadut’u sonsuzluğa uğurladıktan sonra eşinin elini bırakmayarak o zor günleri atlatmasına ve resme odaklanmasına yardımcı olacak kadar güçlü iken, diğer taraftan Mari Gerekmezyan ise ölümünün ardından bile gözlerini yaşartacak kadar sevdalı olduğu bir isim.

64 yıllık yaşamına çok şey sığdıran Bedri Rahmi… 

İş Sanat Kibele Galerisi’nde çağdaşlarıyla yazışmalarının ilk kez gün yüzüne çıktığı “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile anılan sanatçının hayat hikâyesi Trabzon’da başlar. Takvimler 1911 yılını gösterdiğinde Görele Kaymakamı Mehmet Rahmi Bey ve Lütfiye Hanım’ın ikinci çocuğu olarak hayata merhaba der. Asıl adı olan Ali Bedrettin, zaman içinde önce Bedir’e sonra Bedri’ye dönüşür.  Babasının görevi dolayısıyla yerleştikleri Trabzon’daki lise resim öğretmeni ünlü ressam Zeki Kocamemi tarafından keşfedilir. Sanatçı yine bu dönemde edebiyata da merak salar ve ilk şiirlerini yazmaya başlar.

1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı gibi Türk resminin mihenk taşlarının öğrencisi olma şansına erişir. Edebiyata olan ilgisinin üzerine düşer ve Ahmet Haşim’den estetik ve mitoloji dersleri alır. 1930’larda hayat onu bu kez Fransa’ya götürür. Dijon ve Lyon’da bir yandan çalışarak Fransızcasını geliştirmeye çalışırken, bir yandan da Gauguin, El Greco, Cezanne gibi beğendiği ressamların eserlerini kopya eder. Sanatçı, ileride hayatını birleştireceği Ernestine Letoni (Eren Eyüboğlu) ile de Fransa’da tanışır. 1940’lı yıllara gelindiğinde kalbine “kara saplı bir bıçak” gibi saplanan Mari Gerekmezyan girer. Asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapar, sanatçı bu büste duyduğu minneti Mari’nin çeşit çeşit portrelerini yaparak ve ona şiirler yazarak yanıtlar. Artık bütün İstanbul ve elbette Eren Eyüboğlu bu tutkulu aşktan haberdardır. Bedri Rahmi Eyüboğlu 1975 yılındaki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı aşkla, resimle, edebiyatla, dostlarıyla, dönemin önde gelen kültür ve düşünce insanlarıyla bir arada geçirir.

Meraklıları için 5 Mayıs - 20 Haziran arasında İş Sanat Kibele Galerisi’nde ziyaret edilebilecek “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi, sanat ve kültür tarihimizde eşine az rastlanır bir iz bırakmayı vaat ediyor. Sergide orijinal el yazılı mektuplar ve sanatçının çizimleriyle süslediği desenli zarfların yanı sıra mektuplaşılan isimlerin Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından yapılmış portreleri de yer alıyor. Serginin ziyaretçilerini güzel bir sürpriz de bekliyor. İsteyen katılımcılara, sanatçının desenleriyle hazırlanmış mektup ve zarflarla sevdiklerine yazma imkânı sunuluyor. Şimdi özlemle andığımız eski günlerdeki gibi mektup yazma zamanı!


Bir boomads advertorial içeriğidir.

7 Mayıs 2015 Perşembe

CembeK'in Gözünden Evlilik

Uzun ara vermeden önce ben internette ne yapıyordum ya :S Bu son günlerde dizilerimi izleyim face- twit- insta arasında mekik dokuyup duruyorum. mekik dokuyorum ama sanki çok mu aktifim hayır hayalet stayla geziniyorum daha çok  hatta keşke bir tane daha bir mecram olsa da azcık da onda dolansam dediğim de oluyor :D Blog yazmak mı? sürekli aklımda olmasına ragmen verdiğim uzun aranın etkisiyle yazacaklarımın birikmesi, birikmesiyle beraber çorba olması, çorba olmasıyla da düzene oturtamayıp yazamamam kısır döngüye girdi sanırım :S ...

Evleneli 8.5 ay olmuş. Ne kadar çabuk geçmiş bee :O daha yeni düğüne gün sayıyorduk :/
Lisedeyken evlilik deyince benim ödüm kopardı. Hatta liseden sonra bile yani her zaman böyle olmuştu. Dünyanın sonu gelecek, hayatım sona ermiş, hayatın bütün renkleri solmuş vesaire vesaire...
Nişanlılık döneminde de, diğer çoğu nişanlılar gibi aşk böcüğü ya da sürekli etrafımda uçusan pembe kalplerim olmadı. Hatta tepetaklak oldum nevrim döndü zorlandım. Sonuçta ben koca bir fangirl idim :D Güne Hanbyul ile uyanıp günü Hanbyul ile kapatırdım. Sürekli arkadaşımla mesajlaşır gibi ona derdimi anlatır, günlük olaylarımdan bahsederdim hatta benden haberinin olduğundan da %99.99 emindim :D Falan fişmannnnn... Sonra hoooop evleniverdim ben..

Peki şimdi nasılım?
Korktuklarım olmadı, mutluyum, yeri geldiğinde benimle birlikte kafayı sıyırıp zıvanadan çıkan bi eşim var ^^
Tamam birazcık fazla kıskanç olabiliyor :P İnternet ortamlarından da pek hazzetmiyor kkk.. Ama zamanla kendime benzetmeye de başladığımı düşünüyorum. Kendisine çoktan "1 litre gözyaşı"nı izlettim bile :D Zaten ilk 7 ay internetimiz yoktu. Şimdi de The 100 izletmeyi istiyorum ama internet geldiği gibi Adem'in eski laptop komaya girdi gibi birşey oldu. en yakın zamanda benimle birlikte bir çok diziyi izleyeceğine inanıyorum :D Altyazıyı baya sorun yapıyo ama ><...

Evliliğe alışmak sandığımdan daya kolay ve çabuk oldu. Yemek meselesi ise zaten yeteneksiz birisi değildim ama hem kendime güvensizlik hem de mutfağa girmeyi çok sevmediğimden ilk zamanlar yemek yapmak bile aklıma gelmiyordu akşam olunca da anaaaa ben yemek yapmadıımm neyse hadi pizza alalım idi :D Sonraları biraz daha basit şeylerden başlayıp giderek kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum :D
Temizlik... Nişanlıyken instagramdan yeni evlenen bir kaç kişiyi takiplemiştim, ev işlerinden temizlikten yakınıyorlardı ben de tööövbe bismilllah iki kişilik yepyeni ev bu neyin temizlik yakınması neyin kafası diyordum ama öyle olmuyormuş gerçekten nasıl oluyor anlamadım, bir şekilde ev darmadağınık olabiliyor o.O 
Ahhhh herneyse öyle işte yani şöyle ki düşündüğümün tersine aslında evlilik güzel bir şeymiş.İnsanın kendine ait evinin olması çok başka bir şeymiş....Duygularımı kelimelere dökmekte çok da iyi değilimdir ama güzelmiş işte ^^

Haa sıkıntılı zamanlarda olmuyor değil tabii ama zaten hiç birşey mükemmel değildir dimi? Oluyor öyle bazen ufak tefek şeyler anlaşamamazlıklar falan Allah büyüklerinden beterlerinden saklasın inşallah.
Yalnız işte bazen kendimi yalnız hissediyorum o da yaşıtım ve sayılabilecek kuzenlerim veya internetteki arkadaşlarımdan ilk evlenen ve şuan için tek olan olmamdır :S

Neyse diyeceğim o kiiiii.... Başka da bir şey demiyorum zaten ben bunları yazmaya da gelmemiştim nasıl bu kadar şeyi yazdım ki :S
O değil de bu son resim sanki benim evi çizmişler gibi :D